28 Mart 2015 Cumartesi

TARHANA VE SAĞLIK

Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Temiz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tarhananın içinde bulundurduğu çeşitli liflerden dolayı yüksek kolesterol, kalp krizi, kolon kanseri, obezite, yüksek tansiyon, hemoroid ve damar hastalıklarının azaltılmasında etkili olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Temiz, tarhanada bulunan proteinlerin vücut için gerekli olan bazı aminoasitleri bolca ve dengeli olarak içerdiğini belirterek, ''Tarhana, vücudumuzun mikroplara karşı dirençli olması açısından önemli olan vitaminler ve mineraller yönünden zengindir. Tarhanada özellikle B vitaminleri bol miktarda bulunur. Kepeği uzaklaştırılmamış undan yapılan tarhanalardaki B vitaminleri içeriği kepeksiz undan veya göceden (kabuğu soyulmuş ve kırılmış buğday) yapılan tarhanalara göre daha yüksektir. Kalsiyum, demir ve çinko ise tarhanada bol bulunan minerallerdir'' dedi.
Gıdalarla alınan proteinlerin vücuda yararlı olabilmesi için ilk aşamada mide ve bağırsaklarda sindirilerek aminoasitlere kadar parçalanması gerektiğini kaydeden Temiz, ''Aminoasitler bağırsaklardan kolayca emilir ve vücuda yarar sağlar. Sindirilemeyen proteinler ise dışkıyla dışarı atılır ve vücut bu proteinlerden yararlanamaz. Tarhananın bileşimine yoğurt ve bitkilerden kaynaklanarak dahil olan laktik asit bakterileri tarhanadaki proteinleri belli ölçülerde aminoasitlere parçalayarak tarhanayı sindirimi kolay gıda şekline dönüştürür. Böylece aminoasitler tarhana ile vücuda hazır olarak girerler ve bağırsaklardan kolayca emilerek vücuda yarar sağlar. Buna bağlı olarak tarhananın besleme değeri artmış olur'' diye konuştu.
Proteinlerin sindiriminin özellikle bebekler ve yaşlılar için çok önemli olduğuna işaret eden Temiz, bebeklerde sindirim enzimlerinin yetersiz olduğunu, yaşlılarda ise sindirim enzimlerinin çalışmasının yavaşladığını, bu nedenle tarhananın bebekler ve yaşlılar için tüketimi özendirilecek, sindirimi kolay besleyici bir gıda olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Temiz, tarhananın buğday unu veya göce adı verilen kepeksiz buğday yarmasına yoğurt, maya, domates, biber ve soğan gibi çeşitli sebzelerle nane, dereotu ve çörtük gibi çeşitli aromalı otlar ve tuz eklenip yoğrularak elde edilen hamurun 1-5 gün süreyle fermantasyona bırakılması ve ardından kurutulmasıyla elde edilen sağlıklı, sindirimi kolay, beslenme değeri yüksek ve dayanıklı geleneksel bir fermente Türk gıdası olduğunu söyledi.
Tarhananın Türk kavimleri tarafından çok eski çağlarda üretilip tüketildiğinin tahmin edildiğini kaydeden Temiz, Orta Asya'dan göç eden Türklerle birlikte Anadolu'ya geldiğini ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de İran ve Irak gibi imparatorluğa yakın komşu doğu ülkelere ve Rumeli üzerinden Macaristan ve Yunanistan gibi batı ülkelerine yayıldığının kabul edildiğini belirtti.
Temiz, Türklerle ırk yakınlığı bulunan Macarların tarhanayı Macaristan'a ve Finlandiya'ya kadar taşıdıklarını belirterek, bugün Suriye, Filistin, Ürdün, Lübnan ve Mısır gibi Yakındoğu ülkelerinde ''kishk'', İran ve Irak'ta ''kushik'' veya ''kushuk'', Türkistan'da ''göce'', Yunanistan'da ''trahanas'', Macaristan'da ''tahonya'', Finlandiya'da ise ''talkhuna'' ismiyle tarhanaya çok benzeyen gıdalar üretildiğini bildirdi.
Bileşimine katılan maddeler ve üretim tarzındaki değişiklikler nedeniyle tarhananın bölgelere göre çeşitlilik gösterdiğini kaydeden Temiz, genellikle İzmir, Manisa ve Burdur yöresinde yapılan un tarhanasının büyük bir kazanın dibine ''tarhana otu'' adı verilen aromalı otun yerleştirilmesiyle yapıldığını söyledi.
Ege Bölgesi'nin farklı yörelerinde üretilen un tarhanalarına tarhana otu yerine nane, un yerine irmik konulduğunu, un ve maya karışımına mercimek ve nohut da eklenebildiğini belirten Prof. Dr. Temiz, Tokat, Sinop, Edirne ve Tekirdağ gibi bazı illerde süt, un ve yumurta karıştırılarak ''sütlü tarhana'' yapıldığını ifade etti.
Temiz, Kahramanmaraş ve köylerine özgü firiğin (yarı kurumuş tarhana) özellikle çocuklar tarafından ceviz içiyle birlikte çiğ olarak tüketildiğini, tamamen kurutulmuş tarhananın ise kış boyunca çorbalık ve çerez olarak değerlendirildiğini söyledi.

27 Mart 2015 Cuma

Kuru Elma

Kuru elma besin değeri dışında nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Lifli olduğu için bağırsakları temizler. Karaciğerinden şikâyet edenler, romatizmalılar ve hatta şeker hastaları bile faydalanabilirler. Elma yatıştırıcı, uyku vericidir ve baş ağrılarına iyi gelir.

25 Mart 2015 Çarşamba

Kurutulmuş Biber ve Faydaları

Birçok çeşidi ve rengi ile biber, sofralarımızın vazgeçilmez lezzetlerinden biridir. Dolmalık biber, sivri biber, çarliston biber, cin biber gibi çeşitleri; sarı, kırmızı, yeşil gibi renkleri olan biber yaş olduğu kadar kurutulmuş olarak da severek tüketilmektedir. 

Biberin acı ve tatlı olmak üzere iki farklı sınıflandırması daha mevcuttur. Biber içerdiği vitaminler ile beslenmemize çok büyük katkılar ilave eder. Biberin içeriğindeki C, P veK vitaminleri damarları yumuşatıp genişletmekte, toksinlerden arınmayı kolaylaştırmaktadır. Bolca beta karoten içeren biber ayrıca tüm çeşitleri ile iyi bir anti oksidan grubu teşkil etmektedir.

 Etkili bir iştah açıcıdır. Mideye de faydaları söz konusu olup, mideyi kuvvetlendirir, mide tembelliğini giderir. Kurutulmuş biber elde etmek için öncelikle biberlerinizi seçin ve yıkayın. Biberleri saplarından iplikle birleştirin. Biberleri, yorgan iğnesine geçirdiğiniz ipliğe de dizebilirsiniz. 

Biberlerin arasında boşluk bırakmaya gayret edin. İpe dizilmiş biberleri bol ışıklı ancak direkt güneş almayan bir ortamda kurumaya bırakın. Biberleriniz dolmalık biber ise, sapları ve arkasından tohumları çıkarın. Açık olan kısımları aşağı gelecek şekilde ipe dizin ve kurumaya bırakın. 

Kurutulmuş biberin farklı şekillde tüketilmesi mümkündür. Salatalara direkt olarak katılabilir; kızartma şeklinde yenebilir; dolması yapılabilir.  Kurutulmuş biber, her şekilde gayet lezzetli bir seçenek teşkil edecektir. Biberin bedenimiz üzerindeki sayısı faydalarından yararlanmak için ister kurutulmuş ister yaş her şekilde tüketilmesi gerekmektedir.

 Yaş tüketilecek ise biberin yaz sebzesi olduğu unutulmamalı, mevsimi dışında taze biber tüketimi tercih edilmemelidir. Acı biber çeşitleri lezzet patlaması anlamına gelmekle beraber, ülser, gastrit ve reflü gibi rahatsızlıkları olanların doktor izni olmadam acı bibere sofralarında çok yer vermesi önerilmemektedir. 



22 Mart 2015 Pazar

ZEYTİN ÜRETİMİ

Zeytinin en iyisini biz üretiriz. Çünkü biz fabrikatör değil ÇİFTÇİYİZ!!!Sizin için üretecek olduğumuz zeytinlerin sadece tatlandırma aşamasında değil ürünün yetiştiği ağaç daha fidan iken ilgilenmeye başlıyoruz.

 Ağaç büyürken, meyve vermeye başlarken, yazın sıcakta kışın soğukta her an emeğimizi veriyoruz.Unutmayın yıl boyunca alınan siparişlerin sadece %20 fazlasını üretiyoruz. 

Mutlaka son sipariş tarihine kadar siparişinizi verin. Bir yıllık ihtiyacınızı sipariş edin isterseniz parça parça belli periyotlarda ulaştıralım isterseniz hepsini birden.

21 Mart 2015 Cumartesi

www.benimbahceden.com UYARI

BENİMBAHCEDEN.COM' DA ÜRÜN KALİTE VE DOĞALLIĞINDAN ÖDÜN VERMEMEK İÇİN SINIRLI MİKTARADA SADECE SİPARİŞ ÜZERİNE, KİŞİYE ÖZEL ÜRETİM YAPILMAKTADIR. BU SEBEPTEN SİPARİŞ EDECEĞİNİZ ÜRÜNÜN SON SİPARİŞ VE ÜRÜN TESLİM TARİHLERİNE DİKKAT ETMENİZİ VE BİR YILLIK İHTİYACINIZI SİPARİŞ ETMENİZİ TAVSİYE EDERİZ. SİPARİŞLERİNİZİ İSTERSENİZ BELİRLEYECEĞİNİZ PERİYOTLARDA BELİRLEDİĞİNİZ MİKTARLARDA (örn:20kg zeytin siparişinizi ayda 5 kg) GÖNDERİYORUZ, İSTERSENİZ HEPSİNİ TEK SEFERDE.

20 Mart 2015 Cuma

1 Aylık Mevsim Heybesi

DÖRT HAFTA BOYUNCA HER SALI BİRBİRİNDEN NEFİS VE BİRİBİRİNDEN DOĞAL ÇEŞİT ÇEŞİT YAZ SEBZE VE MEYVESİYLE DOLU BU PAKET KAPINIZA GELİYOR.

HEPSİ SİZİN İÇİN ÖZEL ÜRETİLEN DOMATESTEN BİBERE, PATLICANDAN BÖRÜLCEYE, NELER NELER. KENDİ BAHÇEMİZDEN, KENDİ ELİMİZDEN.

UNUTMAYIN BÜTÜN ÜRÜNLER İÇİN FİDANLAR DAHİ SİZİN İÇİN SADECE SİZİN İÇİN DİKİLECEĞİNDEN SON SİPARİŞ TARİHİNE KADAR SİPARİŞİNİZİ VERİN.

YAZ HEYBESİ İÇERİĞİ: KARPUZ PATLICAN, UZUN PATLICAN, ACI BİBER, TATLI BİBER, KAPYA BİBER, OTURAK DOMATES, SIRIK DOMATES, ERİK DOMATES, SALATALIK, BAMYA, ENDAZE BÖRÜLCE, BEYAZ BÖRÜLCE, SÜT MISIR.

18 Mart 2015 Çarşamba

Çanakkale Şehitlerimizi Saygıyla Anıyoruz...

Çanakkale Sehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Ruhları şadolsun. Heredot "bizim yeryüzünde bildigimiz en güzel gökyüzünün altı ve en iyi iklim" demis AYDIN için. Bu topraklarda üretim yapabiliyorsam MUSTAFA KEMAL ATATURK ve Silah arkadaşları sayesinde oldugunu biliyorum ve Bu kutsal haftada sitemize 18-28 mart tarihlerinde uye olan 10 şanslı uyemize dogal ürünlerden oluşan paketlerimiz bizden hediye.www.benimbahceden.com

16 Mart 2015 Pazartesi

CENNET HURMASININ FAYDALARI

Birçok vitamin türünü içeren Cennet hurmasının sağlık açısından önemli bir meyve olduğu belirtildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Kadıoğlu, Trabzon hurmasının (Diospyros Kaki) dünyada iyi bilinen, üzerinde çok araştırma yapılan bir bitki türü olduğunu belirtti. Trabzon hurmasının meyvelerinin olgunlaşmadan yenil(e)memesi, olgunlaştığında ise yumuşaması ve muhafaza ömrünün azalmasının tüketim ve pazarlanmasındaki en önemli sorunlar olduğunu ifade eden Kadıoğlu, “Trabzon hurması olarak bilinen bu meyve türünün üretimi özellikle İsrail’de çok yaygınlaşmıştır. Bu meyve, birçok vitamin türünü içermesi nedeniyle sağlık açısından önemli bir bitkidir” dedi.
Trabzon hurmasının özellikle A vitamini ve karbonhidratlarca zengin olduğuna dikkati çeken Kadıoğlu, şöyle devam etti: “Bu meyvenin 100 gramında 14-20 gram arasında vitamin bulunmaktadır. Yine 100 gramda 0.7 gram protein ve 0.4 gram yağ da içermektedir. 100 gramda 20-25 miligram arasında C vitamini ile riboflavin, niasin ve tiamin gibi bazı B vitamini çeşitleri de bulunmaktadır. Ayrıca mineral madde içeriği bakımından zengin olduğu, özellikle potasyum, kalsiyum ve fosforu en yüksek oranlarda ihtiva ettiği yapılan araştırmalarda ortaya konulmuştur.”
Kadıoğlu, Trabzon hurmasının birçok hastalığa da faydalı olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
“Yapılan tıbbi araştırmalarda özellikle kalp-damar, sindirim sistemi hastalıklarına iyi geldiği, bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği, sindirim sistemi hastalıklarının tedavisinde kullanılabileceği belirlenmiştir. Ayrıca zayıflama, 100 gramda 0.3 miligram demir ihtiva etmesi nedeniyle kansızlığın, A, B, C vitaminlerini ihtiva ettiğinden dolayı da vitamin eksikliğinin tedavisinde kullanılabilmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda,kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürücü özelliğinin olduğu da tespit edilmiştir.”

15 Mart 2015 Pazar

GERÇEK BALI NASIL ANLARIZ?

Son günlerde bal reklamları çoğaldı ve piyasada normal balın değerinin çok altında fiyatlarla ballar meydana çıktı. Uzmanlar bu ucuz ballara güvenilmemesi gerektiğini söylüyorlar. Peki bal sahte mi gerçek mi bir tüketici olarak nasıl anlayabiliriz?
 Öncelikle bal kavonozunun "üzerinde bal kodeksine uygundur," ifadesi yer almalıdır. İçindekiler kısmında glikoz gibi maddeler yer almamalıdır....
Bal buzdolabında şekerleniyorsa gerçektir. Balın kesafeti (yoğunluğu) çok, akışkanlığı sürekli olmalıdır, kesik kesik akan bal sahtedir. Çiçek balı hızlı, çam balı ise daha yavaş akar, Gerçek bal kaşıkla alındığı zaman kesintisiz gelir. Buzdolabında yaklaşık bir ay bekleyen balın krem ya da tereyağ kıvamına gelmesinin balın hakiki olduğunu gösteriyor.
SAHTE BAL İLE GERÇEK BALI AYIRMANIN YOLLARI
Gerçek bal, soğuk ortamlarda şekerlenir; sahte bal şekerlenmez.
Gerçek balın çok özel, esans gibi hafif bir kokusu vardır. Balı keserken, saklama kabını açıp kapatırken bu koku daha yoğun algılanır.
Gerçek bal, glikozlu bala göre daha koyu kıvamdadır.
Gerçek bal, şerbet gibi aşırı tatlı değildir. Glikozlu bal daha tatlıdır. Bal ağza alındığında birkaç tür tat alınır. Yapay ballarda düz, tek bir tat olur.
Ucuz balda mutlaka şeker ve türevi maddeler vardır.
Bazı üreticiler şekerden elde edilen ürüne, süzme çam balı karıştırıyor. Çam balı ucuz olduğu için bu işte kullanılıyor.
Balı dolapta bekletme yöntemi doğru değildir. Yapısı itibarıyla her zaman nemi çeker. Üzerinde tabaka oluşur. Sonra kristalleşir. Bal olmayan ürünler bu özelliği göstermez.
Arı, tatlı olan her şeyi tüketir. Bazı üreticiler arıya, mısır şurubu, glikoz, reçel, üzüm şurubu ve pekmez vs. verir. Böyle bir balın reçelden farkı yoktur.
Arıcı birliklerinin paketlediği ballar tercih edilmeli. Arıcılar birliğinin paketleme tesislerinden alınacak bal en güvenilir baldır.
Gerçek balın dış görünümü ceviz kabuğu veya buna benzer grinin tonlarında olur. Glikoz katkılı ballar ise daha açık tonda beyaz renkte olur.
Gerçek bal, kekik, keven çiçeklerinin çeşitlerine göre açık mor, sarı, hafif kırmızı veya buzlu cam renklerinde veya bu renklerin değişik tonlarında olabilir. Glikozlu ballar ise açık cam renginde ve daha şeffaf olur.
Bir kaşığa bal koyup ateşe tuttuğunuzda gerçek bal oldukça akışkan olur, dayanıklıdır geç yanar; glikoz balı ise çabuk yanar ve kömürleşir.
Aynı ölçek iki kaba tam süzülmüş gerçek bal ve glikozlu bal koyup ağırlıklarını karşılaştırdığınızda, gerçek bal çok daha ağır gelir.
Düzenli bir şekilde tüketildiğinde gerçek bal şeker hastalarında, şeker değerini sadece birkaç puan artırır. Ancak aynı miktarda tüketilen glikozlu bal şeker hastalarını komaya dahi sokabilir.

bahceler

13 Mart 2015 Cuma

İYİ TARIM UYGULAMALARI NEDİR?

Çağımızın gerektirdiği tempolu yaşamla birlikte, artan gelir düzeyi ve eğitim seviyesi, güvenli gıda tüketiminin de önemini arttırmıştır. Tüketiciler direk tükettikleri tarımsal ürünler başta olmak üzere, satın aldıkları tüm gıda ürünlerinin güvenliğinden emin olmak ister hale gelmiştir. 

Bu bilinçle, gerek doğrudan tarımsal ürünlerin, gerekse işlenmiş gıdaların güvenle üretildiğinin garantisini tüketicilere sunabilmek için, birtakım sistemler ve standartların oluşturulması ihtiyacı kaçınılmaz olmuştur.

Bu amaca yönelik olarak Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), tarım ürünleri dış ticaretinde "Hayvan ve Bitki Sağlığı" konusunda uluslararası standartların korunması amacıyla gıda güvenliğine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı bir anlaşma oluşturmuştur. Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemleri Anlaşması (Sanitary and Phytosanitary Measures - SPS Agreement)'nın ilki gıdada Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları (HACCP - Hazard Analysis Critical Control Points), diğeri ise tarımsal üretimde uygulanmak üzere "İyi Tarım Uygulamaları (İTU)" anlamına gelen GAP (Good Agricultural Practices)'tir. 

Dünya Gıda Teşkilatı (FAO) da İyi Tarım Uygulamaları (İTU)'nın prensipleri üzerine çalışmalar yapmıştır. Son olarak, Avrupa Birliği ülkelerindeki büyük perakendeciler bir araya gelerek Avrupa Perakendeciler Ürün Çalışma Grubunu (EUREP) oluşturmuşlar ve 1999 yılında yaş meyve ve sebzede iyi tarım uygulamalarının esasları ile ilgili EUREPGAP (Avrupa Perakendeciler Ürün Çalışma Grubu İyi Tarım Uygulamaları) Protokolü'nü hazırlamışlardır.

9 Mart 2015 Pazartesi

Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)

Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara "Genetiği değiştirilmiş organizma" (GDO) deniyor. Ticari kaygılar yüzünden tarım ürünlerinde ilk olarak domates genleriyle oynandı. Bioteknoloji şirketleri tarım ilacı azalacak, üretim maliyeti düşecek yüksek verim küçük çiftçiyi zengin edecek söylemleriyle, genleriyle oynadıkları tohumları 1990'lı yılların ortasında ülkelere soktular.
1996'da 6 ülkede 1.7 milyon hektarlık bir alanda başlayan GDO'lu ekim, günümüzde 25 ülkede 125 milyon hektarlık alanda yapılıyor. En son Mısır bu ülkelere katılırken, Tazmanya GDO'lu üretim projesini erteledi, Yunanistan ise GDO'lu mısır ithalatı yasağını 2 yıl uzattı.
GDO'LAR NEDEN ZARARLI?
1. İnsan sağlığı
Alerjik reaksiyona neden oluyor.
Antibiyotik direncini zayıflatıyor.
Toksik etki yaratıyor.
2. Ekosistem
Normal ve organik tarımı tehdit ediyor.
Ne kadar uzak alanda olursa olsun rüzgar ve arılar yoluyla organik ürünlere de bulaşıyor.
GDO'lu tarım yapılan alanlardaki haşereleri yiyen kuşların türü tükeniyor. Canlı türleri açısından tehdit.
Bioçeşitliliği yok ediyor. GDO'lu ekinler, tozlaşma yoluyla aynı türden akrabalarının da genlerini değiştirebiliyor.

6 Mart 2015 Cuma

UYANIK TAŞRALI
Size tekrar merhaba diyebilmenin mutluluğuyla, derdimi anlatabilmek için, düşüncelerimi  yazmak istedim.
Önce ki yazılarımı okumayan dostlar için hikayeyi kısaca özetlemek istiyorum.
Aydın’ın Kuyucak ilçesine bağlı bin kusur nüfuslu bir çiftçi köyü olan Çobanisa Köyü’nde çiftçilik yapıyorum. Hızla ilerleyen teknolojinin gıda ürünlerine de musallat olmasıyla beraber köy yaşamı bir  ayrıcalık oldu. Çok şanslıyım. Sağlığım için, çocuklarımın sağlığı için en önemli faktör olan gıda ürünlerinin en tazesini, en güvenilirini tüketiyorum her gün. En taze ve en güvenilir, çünkü kendim üretiyorum. Soframda ne olduğunu biliyorum tüm gerçekliğiyle. Tabi ki kendimize fazla gelenleri eşimizle dostumuzla paylaşıyoruz ama ya ulaşamadıklarımız! Onlar biliyor mu ne tükettiklerini. Kendilerine, en doğalı diye çok güvenilir ve hijyenik diye televizyonlarda sunulan ürünlerin, üretim aşamalarından ne kadar haberdarlar. En basitinden meyve suyu. Tamamen doğal, yüzde yüz meyve denilen marka meyve suları, köyümde yetişen meyvelerin en hurdasından, pazara çıkmayacak şekilde olanından yapıldığının bilincinde mi? Hayır, değil. Ya da marketlerde, pazarlar da kendilerine sunulan ve her sabah sofraya taşınan zeytin nasıl tatlandırılıyor biliyorlar mı? Hayır, bilmiyorlar. Hele o fabrikadan çıkmış gibi sebze ve meyvelere ne demeli? Neler kullanılıyor da o renk ve standartta üretiliyorlar.
İşte bunları dert ettim kendime. Ben, eşim, çocuklarım ve köylüm bu tehlikelerden korunabilirken şehirdeki dostlarımız niye bu şiddete maruz kalıyor. Onların da bizim gibi sağlıklı ve doğal besinlere ulaşmaya hakkı var. Aldatılmaya değil.
Keşke insanlara ulaşıp onlara birer bahçe tahsis edebilsem, keşke insanlar bana ihtiyaçlarını iletebilse de ben onlar için yetişebildiğim kadar üretim yapabilsem de insanlar, ne yiyip içtiğini bilseler, hatta belki bu ürünlerin üretim sürecine bir yerinden ortak olmak bile isteyebilirler diye düşüne düşüne www.benimbahceden.com projesine hayat vermeye karar verdim. Ve yaptım da. Ha bunu yaparken hiç mi ticari kaygım yoktu? Tabiki ticari kaygımda var. Doğaldır ki benim de karşılamam gereken ihtiyaçlarım var.
İşte asıl dertli olduğum nokta burada başlıyor. www.benimbahceden.com u insanlara tanıtmaya başladığımda çok olumlu yorumlar aldım. Ama bir dostumuz ‘’uyanık taşralı mantığı değilse güzel bir proje’’ diye yorumlamış. Kendisine teşekkür ediyorum. Belki başkaları da uyanıklık diye düşünüyor olabilir ve bu sayede kendimi anlatabilirim.
Eğer amacım sadece birşeyler satmak olsaydı başka şeylerde satabilirdim yada gıda ürünleri satan çoğu firma gibi kim, nerde, ne üretiyorsa gider pazardan ordan burdan toplar sizlere görmediğim bilmediğim halde, vay çok doğal vay çok taze falan filan diye sunardım. Evet sunduğum ürünler belki gerçekten tazedir, belki gerçekten doğaldır ama sonuçta görmedim nasıl üretildiğini. Ya bir tek üretici bir tek ürüne, kullanmaması gereken bir tek kimyasal kullandıysa. Ve o bir tek ürünü bilmedende olsa bir çocuğa sunduysam. Ben bunu yapamam. Kendi tüketeceğimi alırım ama başkasına sunacağım ürüne kendi elim değmemiş ise veremem.

Ben istiyorum ki insanlar yediği domatesin dibine bir tas olsun su döksün yetişirken. Ben istiyorum ki bir biber fidanı toprakla ilk buluştuğunda nasıl boynunu büküp toprağa seriliyor ve sonrasında toprak onu kabul edip nasıl ayaklandırıyor görsün, ben istiyorum ki insanlar layık olduğu güzelliklere ulaşsın.


HAYDİ TOPRAĞA
Şehirler tüketimin merkezi. Şehir nüfusu arttıkça tüketici
sayısı ve tüketim miktarı artıyor.
Şehirli insan topraktan uzaklaştıkça üretime ve üretmenin
verdiği mutluluğa yabancılaşıp uzaklaşıyor.  
En temel ihtiyacımız olan gıdanın kaynağından ıraklaşıyor.
En kötüsü yediklerimizin nasıl, ne şartlarda ve ne kadar
üretileceğinin kararını başkalarına bırakıyoruz.
Biz ne istersek onu değil, satıcılar ne dayatırlarsa onu
tüketiyoruz umursamazca.
Oysa kendimize ve çocuğumuza azıcık değer vererek
tükettiğimiz ürünlerin üretim sürecine bir yerinden dahil olmak, soframıza
koyduğumuz, çocuğumuza yedirdiğimiz gıdanın nasıl üretildiğini anlamak öyle
sandığımız gibi zor değil.
Sizden istediğimiz biraz heyecan, biraz emek, biraz sevgi ve
biraz da sabır.
Benimbahceden.com olarak kendi bahçesinde kendi ürünlerini
yetiştirmek isteyen ama bir karış toprağım yok diyen herkese tarlamızdan hiçbir
karşılık beklemeden bir bahçe ayırıyoruz. Tek şartımız kendi üretiminizi
kendiniz yapacaksınız.
Her zaman ilgilenemem diyorsanız, masraflarımızın biraz
üstünde bir ücretle bahçenize biz bakacağız.


as


5 Mart 2015 Perşembe

BİR PAYLAŞIM HİKAYESİ

BİR PAYLAŞIM HİKAYESİ
Adım Mehmet. 1980 yılının sıcak bir Temmuz gününde dünyanın en verimli ovalarından Büyük Menderes Ovası’nın Aydın ili Kuyucak ilçesi sırlarında kalan ova şöyle dağın eteklerine doğru sarmaya başladığında kurulu bin nüfuslu bir çiftçi köyü olan Çobanisa Köyünde doğdum. Rahmetli babamın ısrarlarına rağmen topraktan kopamayıp üniversiteyi ikinci dönemde terk ettim. Ve hala köyümde çiftçilik yapıyorum.
Çılgınca ilerleyen teknolojiye rağmen köyler gerçekten doğal kalmak için direniyor. Mesela annem benim doğum günümü ay, gün olarak değil de doğayla bilir. ‘Benim oğlum pamuk çapalama zamanında doğdu’ der. Baharın geldiğini takvimden değil, gece baykuşların, gündüz de kumruların ötmeye başlamasından biliriz. Evet, elektrik, araba, internet, televizyon vb. köylerde de artık olmazsa olmazlar arasında neredeyse.  Ama, hiç olmazsa insan ilişkileri ve gıda konusunda köyde yaşamak çok büyük şans.
Aydın Ovası muhteşem bir doğaya sahip. Görüntü olarak muhteşem diyemeyiz belki ama toprağına emek verirsen dört mevsimin dördünde de sana vermeyeceğim demez asla. İnsanı diksen bizim buraların toprağına insanıda yetiştirir.
Herkesin ya evinin bahçesinde ya da tarlasının bir köşesinde her mevsim sofrasını boş koymayacak meyve ve sebze bahçesi mutlaka vardır. Yazın yazlık, kışın kışlık herşeyimiz olur. Hem de ne olur bir bilseniz. O domatesin ve salatalığın kokusu, o biber ve patlıcanın közlemesi, o karpuzun suyu, ıspanağın marulun yaprakları, kendiliğinden çıkan ısırgan otunun mucizevi faydaları. Nerde buluruz köyümüzden başka.
Ama herkes sahip olsada bunlara ancak kendimize yetecek kadar ya da birazcık daha fazlasını ekip dikiyoruz. Kolay kolay hiç kimse satmak için sebze yapmaz bizim köyde. Fazlasını da kimseden kıskanmayız. Kentten şehirden eş dost gelir boş göndermeyiz asla. Paylaşırız güzellikleri. Bizim sofraları ilk tecrübe eden arkadaşlarımız sormadan edemez bu güzellikleri nereden sağladığımızı. Aldıkları cevap belli ‘bahceden, benimbahceden’.
Yine böyle bir gün sofrada arkadaşlarımızdan biri iç çekerek ‘keşke bizimde böyle ürünler üretebilme arkadaşlar sorduğunda benimbahceden diyebilme şansımız olsa’ dedi. Bende ‘gel arkadaşım tarlanın şu köşesine de sen ek, biç’ dedim. Ve öyle de yaptık.
İşte benimbahceden.com böyle bir paylaşım hikayesinin meyvesi olarak hayata adım attı. Şimdi emekliyor. Ayağa kalktığında kendi sebze meyvesini kendi bahçesinden isteyen herkese ulaşarak insanlarla çok büyük mutluluklar paylaşacak.

Sağlıkla, doğayla kalın.

1 Mart 2015 Pazar

BAL VE YARARLARI

Doğal Tatlandırıcı: Çayınızı, kahvenizi şekerli içiyorsanız, pastane işi tatlılardan vazgeçemiyorsanız ve bunlara ek olarak kilo şikayetiniz varsa tatlandırıcı olarak doğal balı deneyebilirsiniz. Doğal bal rafine şekere (beyaz veya esmer şeker) göre daha fazla şeker içermesine rağmen rafine şekere göre çok daha sağlıklı bir şeker kaynağıdır.
Yaralar: Artık deride meydana gelen kesikler, yanıklar için modern antiseptik sular, gazlı bezler ve merhemler var ancak bunlara ulaşabileceğiniz bir yerde değilseniz ve elinizin altında bal varsa yaranın üzerine sürerek mikroplara karşı koruma sağlayabilir ve yaranın daha hızlı iyileşmesine yardımcı olabilirsiniz. Yara iyileşene kadar her 12 saatte bir balı tazelemeyi unutmayın.
Antioksidanlar: Bitki kaynaklı besinlerde bulunan ve en etkili antioksidanlar arasında gösterilen “polifenoller” bakımından zengin olan bal çeşitli hastalıkların önünü açan serbest radikalleri nötralize ederek koruma sağlar. Diyabet nedeniyle kan şekerini kontrol altında tutmanız gerekmiyorsa rafine şeker yerine bal tüketerek kanser, kalp hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarının görülme riskini azaltabilirsiniz.
Enerji: Efor gerektiren egzersizler sırasında yeterince enerjik olmadığınızı düşünüyorsanız 1 yemek kaşığı bal size istediğiniz enerjiyi sağlayabilir. Fruktoz ve glikoz içeriğinin yanı sıra antioksidanlar bakımından da zengin olan bal enerji çikolataları, karbonhidrat tozu veya enerji içeceklerinin yerine doğal bir enerji kaynağı olarak tüketilebilir.
Öksürük: Öksürüğü geçirmek için etkili bir çözüm sunan balı sıcak suya 2-3 çay kaşığı ekleyerek tüketebilirsiniz. Ancak uzmanlar balı 1 yaşından küçük bebekler için kesinlikle önermiyor. Bunun nedeni balın nadirde olsa bebeklerde görülen ve ciddi bir gıda zehirlenmesi olan botulizme yol açması.
Kolesterol: Bal “kötü kolesterol” olarak bilinen LDL kolesterolü düşürmek için doğal bir alternatif olarak tüketilebilir. Bu konuda yapılan çalışmalarda düzenli olarak bal yemenin toplam kolesterolü ortalama %5 oranında düşürdüğü belirtiliyor.
Reflü: Reflüsü olanların hem mide asidini dengelemek hem de ağrıları hafifletmek için sık sık kullandığı yöntemlerden biri de bal ve sirke karışımıdır. Ancak balın reflüye iyi geldiği konusunda yapılmış bir bilimsel araştırma bulunmuyor. Reflünüz varsa bal yiyerek ağrıları önlemeyi denemek size kalmış.
Cilde Faydaları: İltihabı önleyen ve bakterileri temizleyen yapısı nedeniyle bal yüzde meydana gelen sivilce tedavisi için önerilen doğal ürünler arasında ilk sırada gelmektedir. Ballı yüz maskeleri sivilce, akne oluşumunu tetikleyen bakteri birikimini engellerken mevcut sivilcelerin daha kısa sürede iyileşmesine yardımcı olur. Ayrıca nemi hapsederek cildin daha yumuşak olmasını sağlar.