30 Aralık 2015 Çarşamba

BİR PAYLAŞIM HİKAYESİ
Merhaba, benim adım Mehmet. 1980 yılının sıcak bir Temmuz gününde dünyanın en verimli ovalarından Büyük Menderes Ovası’nın Aydın ili Kuyucak ilçesi sırlarında kalan kısmının şöyle dağın eteklerine doğru sarmaya başladığında kurulu, bin nüfuslu bir çiftçi köyü olan, Çobanisa Köyünde doğdum. Rahmetli babamın ısrarlarına rağmen topraktan kopamayıp üniversiteyi ikinci dönemde terk ettim. Ve hala köyümde çiftçilik yapıyorum.
Çılgınca ilerleyen teknolojiye rağmen köyler gerçekten doğal kalmak için direniyor. Mesela annem benim doğum günümü ay, gün olarak değil de doğayla bilir. ‘Benim oğlum pamuk çapalama zamanında doğdu’ der. Baharın geldiğini takvimden değil, gece baykuşların, gündüz de kumruların ötmeye başlamasından biliriz. Evet, elektrik, araba, internet, televizyon vb. köylerde de artık olmazsa olmazlar arasında neredeyse.  Ama, hiç olmazsa insan ilişkileri ve gıda konusunda köyde yaşamak çok büyük şans.
Aydın Ovası muhteşem bir doğaya sahip. Bulunduğumuz yerde maviyle yeşilin uyumlu birleşimi olmadığı için görüntü olarak muhteşem diye tanımlayamayız belki ama toprağına emek verirsen dört mevsimin dördünde de sana vermeyeceğim demez asla. 
Heredot Aydın için şöyle demiş:'' Bizim, yeryüzünde bildiğimiz, en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimi''  İnsanı diksen bizim buraların toprağına, insanıda yetiştirir.

Herkesin ya evinin bahçesinde ya da tarlasının bir köşesinde, her mevsim sofrasını boş koymayacak, meyve ve sebze bahçesi mutlaka vardır. Yazın yazlık, kışın kışlık her şeyimiz olur. Hem de ne olur bir bilseniz. O domatesin ve salatalığın kokusu, o biber ve patlıcanın közlemesi, o karpuzun suyu, ıspanağın marulun yaprakları, kendiliğinden çıkan ısırgan otunun mucizevi faydaları. Nerde buluruz köyümüzden başka.

Ama herkes sahip olsada bunlara, ancak kendimize yetecek kadar ya da birazcık daha fazlasını ekip dikiyoruz. Kolay kolay hiç kimse satmak için sebze yapmaz bizim köyde. Ama fazlasını da kimseden kıskanmayız. Kentten, şehirden, eş dost gelir, boş göndermeyiz asla. Paylaşırız güzelliklerimizi. 
Bizim sofraları ilk tecrübe eden arkadaşlarımız sormadan edemez bu güzellikleri nereden sağladığımızı. Aldıkları cevap belli ‘bahceden, benimbahceden’.

Yine böyle bir gün sofrada arkadaşlarımızdan biri, iç çekerek ‘keşke bizimde böyle ürünler üretebilme, arkadaşlar sorduğunda benimbahceden diyebilme şansımız olsa’ dedi. Bende ‘gel arkadaşım tarlanın şu köşesine de sen ek, biç’ dedim. Ya, olur mu? Yapabilir miyim? falan derken oldu. Bahçemizin bir köşesini, arkadaşımıza tahsis ettik. Ondan duyan bir başkası ''bende istiyorum'' dedi. Bir başkası ''lütfen bana da bir bahçe yap'' dedi. Bir iken, üç oldu. Üç iken beş oldu. Beş, altı, sekiz, on derken çoğaldıkça çoğaldı. Tabi bahçe işleriyle uğraşmak, bir şeyler üretmek öyle kolay değil. Sonuçta canlıyla uğraşıyorsunuz. Hemde yüzlerce canlı. Düşünsenize 50 metrekare bahçede onlarca, yüzlerce fide ve hepsi birer canlı. 

Evinde cam kenarında yada balkonda veya salonun bir köşesinde çiçek yetiştiren hanımlar çpk daha iyi bilir. Onlarda birer canlıdır. İlgi ister, emek ister, sevgi ister. Çocuk yetiştirir gibi ilgilenmek ister. Arkadaşlar bir süre sonra ilgilenemez oldular bahçeleriyle. Ya da şehir dışından arkadaşlarımız da kendi bahçelerinde yetişen, doğallığına güvenebilecekleri ürünlere sahip olmak istediler. İşte bu aşamada, bahçeleriyle benim ilgilenmemi ve emeğimin karşılığında bana ücret ödemeyi teklif ettiler. 
Doğallığından emindiler çünkü kendi bahçelerinden ne çıkarsa, toprak onlara ne verirse, ona sahip olacaklar. Benim birim alandan en fazla ürünü alarak kazancımı en yüksek seviyeye taşıma gibi bir derdim olmadığı için kimyasal gübre ve ilaç kullanarak doğanın dengesini bozmaya ihtiyacım yok. Bahçe sahibinin bahçesinden ne oluyorsa onu gönderiyordum ve emeğimin karşılığını da zaten alıdığım için daha fazlasına ihtiyacım olmuyordu.

Sonrasında arkadaşlardan birisi ''bahçemiz var, birde şu dünyada dikili bir ağacımız olsa fena mı olur?'' dedi. Fena mı olur, aksine şahane olur dedik ve Dikili Bir Ağacım Olsun projesini hayata geçirdik. İsteyene portakal, isteyene zeytin, isteyene nar ve isteyene incir ağacı tahsis ettik.
  
İşte benimbahceden.com, böyle bir paylaşım hikayesinin meyvesi olarak hayata adım attı. Günümüzde unutulan ve unutturulan tatları tekrar isteyenlere kavuşturmaya başladı. Ve kendimize bir söz verdik. Asla ve asla yetiştiremediğimiz yada bizim iklimimize uymayan ürünleri yetiştirmek için doğaya müdahale etmeyeceğiz. Asla ve asla, yaz ürünlerini kışın, kış ürünlerini yazın üretmeye çalışmayacağız. Asla ve asla seralarda suni yollarla üretim yapmayacağız. Ve asla ama asla yıllık ciro hedefimiz olmayacak. Tek hedef daha çok mutluluk, daha çok sağlık. www.benimbahceden.com şimdi emekliyor. Ayağa kalktığında kendi sebze meyvesini, kendi bahçesinden isteyen herkese ulaşarak, insanlarla büyük mutluluklar paylaşacak.

Sağlıkla, doğayla kalın.

8 yorum:

  1. Hikayeniz çok güzel insanlara yoktan var edilebileceğini istenirse azimle başarılı olabilinicegini gostermissiniz bukadar fabrika toz duman kır kimyasal varken sizin gibi doğal üretim yapanlar sayesinde içimiz rahat gıda yediriyoruz teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  2. Teknolojiye esir olduğumuz. patatesin ağaçta yetiştiğini sanan yeni jenerasyonun varolduğu gunumuz dünyasında toprağın öneminin giderek artığını düşünüyorum.bende büyükşehirde yaşayan biri olarak çocuguma en doğal sebze ce meyveyi

    nasıl yedirebilirin kaygisiyla sitenizi tesadüfenbuldum ve zeytin sipariş ettim (şimdilik)çok memnun kaldım urunletinuzi bizeulastirdiginiz tesekkur edrim

    YanıtlaSil
  3. Acik soyleyim portakal siparisini verirken endişeliydim...fakat urunler geldiginde hayatimda bu kadar guzel kokan bukadar sulu bu kadar digal bir portakal yemedigimi farkettim...ayrica zeytin siparis etmek icin aradigim mehmet beye hangi zeytini onerirsen ondan alayim dedim...kendisi bana numune gondereyim tadina bak ona gore istersin dedi...ya ben ne bileyim 2 kiloya yakin zeytin gonderecegini..ortaya karisik...yani adamin para kazanma derdi yok...dogali paylasmak..boyle insanlar kaldimi dunyada...hakkini helal et kardesim...bundan sonra sendeyiz...

    YanıtlaSil
  4. Acik soyleyim portakal siparisini verirken endişeliydim...fakat urunler geldiginde hayatimda bu kadar guzel kokan bukadar sulu bu kadar digal bir portakal yemedigimi farkettim...ayrica zeytin siparis etmek icin aradigim mehmet beye hangi zeytini onerirsen ondan alayim dedim...kendisi bana numune gondereyim tadina bak ona gore istersin dedi...ya ben ne bileyim 2 kiloya yakin zeytin gonderecegini..ortaya karisik...yani adamin para kazanma derdi yok...dogali paylasmak..boyle insanlar kaldimi dunyada...hakkini helal et kardesim...bundan sonra sendeyiz...

    YanıtlaSil
  5. Merhabalar
    Ogullarim vesileniz ile artik bizim de köyde meyve veren bir agacimiz var duygusunu tadiyorlar.
    Her hafta inanılmaz şekilde bir kasa portakal tukettiyoruz saskinlik ile ama yemeden bizim ağaçlardan mi diye sormayi ihmal etmiyorlar elbet :)
    Abur cubura vakit ve yer kalmiyor nihayetinde .
    Bu tatlii hisler günlük kosturmacanin içinde güzel bir mola oluyor çok teşekkürler mehmet bey iyi düşünmussünüz gerçekten emeğimize Saglik

    YanıtlaSil
  6. ABD, Iowa Şehrinde bulunan Iowa Lutheran Hastanesi'nden bir temsilciyim ve hastane yönetimi tarafından internete nasıl işler yaptığımızı ve insan organlarının alınıp satılması için bir yıl daha başladıklarımı bildirme fırsatı veriyorum. böbrek, Bu teklifle ilgileniyorsanız, lütfen aşağıdaki e-postayla bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin: Bağışçılarımıza iyi miktarda para telafi ediyoruz ve biz organlarda Cerrahi uzmanıyız ve bir bağışçı olarak risk yok. o.
    Ve bu bizim e-postamız:
    iowalutheranhospital@gmail.com
    Ayrıca, whatsapp +1 929 281 1248 numaralı telefondan bizi arayabilir veya bize ulaşabilirsiniz.

    YanıtlaSil